ECEHAN ERSÖZ
Harvard Business Türkiye’de yayınlanmış yazımdır. Her hakkı saklıdır.
Görsel düzenlemeler tarafıma aittir.
Dünya hepimizin fark ettiği üzere “dijitalin katlanarak artırdığı” bir değişime sahne oluyor. Hiperbağlantılılık ile artan verinin ve veri işlemenin etkisiyle artık artırılmış bir dünyada yaşıyoruz.
“Artırılmış” terimi, teknoloji ve bilgisayar bilimlerinde, gerçek dünyanın üzerine sanal öğelerin eklenmesi anlamına gelen bir kavram olarak kullanılır. Fakat ben artırılmış gerçeklik olarak kullanılan, görüntülerin üst üste bindirilmesi uygulamasından farklı bir noktadan bahsetmek istiyorum. Başta bulut bilişim, nesnelerin interneti ve yapay zekâ olmak üzere Endüstri 4.0 teknolojilerinin seri şekilde yaşamımızın tüm alanlarına nüfuz etmesinden bahsedeceğim.
Aslında bu “artırılmış dünya” bir yandan da metaverse’ün fiziksel dünya boyutu gibi duruyor. Yüksek seviyede entegrasyon ve etkileşimle oluşan artırılmışlık sayesinde toplumsal yapılar, iletişim şekilleri, iş modelleri ve ekonomi yeni yeni anlamlar, boyutlar kazanıyor.
Teknolojinin hem sürekli gelişen hem de geliştiren yapısının merkezinde bildiğimiz üzere artık yapay zekâ var. İnsanlık tarihindeki önemli kilometre taşları olan ateş, buhar ve elektriğe benzetilmesi nispeten doğru olsa da bence hepsinin etkisini çok daha fazla aşan bir noktada duruyor.
Yapay zekânın getirdiği topyekün bir değişim ve bu değişimin zincirleme etkileri söz konusu. Bu yüzden de sosyal, ekonomik ve teknolojik anlamda ciddi bir paradigma değişimi yaratıyor. Bu yıkıcı gücünü ve yarattığı etkiyi hem internet gibi bağlantısal bir yapının üzerinde var olmasından hem de kendi işleyişinin özellikle de yapay sinir ağları ve üretken yapay zekâ sayesinde bağlantısal olmasından alıyor. Yani özetle yapay zekâ gücünü “ağ ile bağ kurmaktan” alıyor. Dolayısıyla yapay zekânın endüstrileri, ekonomileri ve günlük rutinleri yeniden şekillendirme, dönüştürme potansiyeli ve hatta yıkıcılığı hiç de azımsanmayacak bir boyutta. Diğer yandan her ne kadar “yıkıcı teknoloji” kategorisinde yer alsa da konunun sadece teknolojiyi öne çıkaran bir noktadan değil insanı da merkeze alan yaklaşımlarla değerlendirilmesi gerekliliği son derece kritik bir noktada duruyor.
Peki yapay zekânın bu gücü bizi korkutmalı mı?
“Güç” kavramı aslında biraz da konuya nasıl baktığınızla alakalıdır.
Güç, herhangi bir şeyi “yok edici” olabileceği gibi doğru sinerji yakalandığında “güçlendirici” etki de yapabilir. Bu aslında tam da rüzgarı ya da sudaki akıntıyı doğru yönde kullanmaya benziyor.
Yapay zekâ için de aynı durum geçerli. Yapay zekanın dünyanın büyük bölümüne sızan etkisini anlayarak, kabul ederek hem kurumsal hem de bireysel alanlarda ona göre aksiyon ve strateji geliştirmek, değişime direnmek yerine değişimle güçlenmek kritik.
Yapay Zekâ ve İnsan Zekâsı Sinerjisi: Füzyon Zeka
John McCarthy yapay zekânın “kurucu babalarından” biri. Alan Turing, Marvin Minsky, Allen Newell, Herbert A. Simon. Nathaniel Rochester, Claude E. Shannon ile birlikte yapay zekâyı icat ettiler. John McCarthy’nin 1955’te “Yapay Zekâ” adlandırmasını yapmasının üzerinden çok zaman geçti.
Yapay zekâ da bu süreçte birçok aşamalardan geçti. Kısaca hatırlayacak olursak çalışmalara ara verilen yapay zekâ kışı, Kasparov-Deep Thought ve Kasparov-IBM Deep Blue karşılaşmaları, IBM Watsons Jeopardize yarışması ile popülarite artışı, uzman sistemler dönemi, makine öğrenmesi, derin öğrenme ve günümüzde de üretken yapay zekâ aşaması.
Geldiğimiz üretken yapay zekâ aşamasıyla süreçleri otomatize edilmiş, ilham sunan birçok uygulama ile her gün mesai içindeyiz. Yapay zekâ hem her sektörde hem de finans, pazarlama, tasarım gibi tüm iş fonksiyonlarında kaldıraç görevi üstlendi. Veri ağırlıklı görevleri tek başına insanlar tarafından ulaşılamayan hassasiyet ve hız ile gerçekleştirebiliyor. Hatta manuel olarak yapılması mümkün olmayan işleri örneğin pazarlamada kişiselleştirme gibi konuları da gerçekleştirebiliyor.
Tüm bu gelişmeler sürerken zaman zaman “yapay zekâ” adlandırması üzerinde bazı tartışmalar oluşmuş farklı bir kavram önerilebilir mi diye düşünülmüştü. Gelinen son aşamayla artık insanoğlunun içinde olduğu birçok iş süreci yapay zekâ ile harmanlanmış durumdaysa bence yapay zekâya farklı isimlendirmeler düşünülmesi, yapay zekâ isminin sorgulanması ve ya ayrık bir konumda tutulması yerine artık insan zekâsı ile entegre olan yapay zekânın yarattığı sinerjiye ne ad verileceği önemli.
Peki zekâ nedir?
Zekânın en sade tanımına bakacak olursak zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir.
Daha önce yazdığım Yapay Zekâ ve İnsanın Uyumu: Artırılmış Zeka yazımda insan ve yapay zekâ arasındaki sinerjiden ve artırılmış zekâdan bahsetmiştim.
Bu tespitler hâlâ geçerli olsa da bir fark var ki o dönem üretken yapay zekanın bu derece devrede olmadığı bir zaman dilimiydi. Chatgpt ise henüz hayatımızda yoktu.
Gelinen noktadaysa bence insan zekâsı ve yapay zekâ sinerjisi “füzyon zekâ”da karşılık buluyor.
Zira fizikteki “füzyon” süreci bu konuda manidar bir metafor.
Tanım olarak baktığımızda füzyon; iki hafif elementin nükleer reaksiyonlar sonucu birleşerek daha ağır bir element oluşturmasıdır. Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen bu tepkimenin sonucunda çok büyük miktarda enerji açığa çıkar.
Diğer yandan bilişsel süreçler, zeka ve füzyon karmaşık etkileşimler sonucu önemli sonuçlar doğuran fenomenler olarak görülse de bazı soyut benzerlikler şöyle sıralanabilir:
Birleştirme ve Entegrasyon: Zekâ, çeşitli bilgileri birleştirip entegre ederek yeni çözümler ve fikirler üretir. Füzyon ise, atom çekirdeklerini birleştirerek daha ağır bir çekirdek oluşturur ve büyük miktarda enerji üretir. Her iki süreç de farklı ögelerin entegrasyonu ile değerli sonuçlar elde etmeyi içerir.
Enerji ve Etkinlik: Zekâ, problem çözme ve karar verme süreçlerinde bilişsel enerji kullanır ve bu süreçlerin verimliliği önemlidir. Füzyon da, çekirdeklerin birleşmesi sonucu yüksek enerji üretir ve bu enerji, etkili bir şekilde kullanıldığında, büyük faydalar sağlar.
Potansiyel ve Kapasite: Zekâ, insanların karmaşık problemleri çözme ve yaratıcı çözümler üretme kapasitesini temsil ederek, füzyon da enerji kaynağı olarak büyük bir potansiyele sahiptir.
Düşünme ve uygulama süreçlerini destekleyen birçok yapay zeka uygulaması insanın ve yapay zekânın süreçlerinin bileşkesinde yaratıcılık, verimlilik ve etkililik anlamında daha güçlü bir çıktı sunuyor. Nihayetinde şahit oluyoruz ki yapay zekâ ve insan aklı birbirini tamamlıyor ve bu durum her iki alana da fayda sağlıyor.
Bu ikili yapı halihazırda bir “kontrol ve otomasyon” süreci gerçekleştiriyor. Yapay zekânın işin daha otomasyon tarafında, insanın ise kontrol ve onay verme noktasında olduğu ve olacağı bir işbirliği. Elbette burada kontrol ve karar rolüne sahip olmak için önemli olan “homofaber” yani alet yapan olarak tanımlanan insanın yapay zekânın dilinden, iş çıktılarından veya gerçekleştirdiği süreçlerden anlayabilecek bir yetkinlikle donatılmış olması. Diğer yandan yapay zekâ etiği konusundaki çalışmalarda insanlığın kontrol ve karar kısmındaki rolünü koruması için son derece önemli.